12 Mart 2011 Cumartesi

tasarruflu kelimeler sözlüğü

a : amca ve ablalar için ortak kullanım
te : teyze
da : dayı
ba : dayının eşi bahar yenge
anne : e hakkı ödenmez yani eksik söylesem ayıp olur :) anne 
baba : yeri geldiğinde baba, yeri geldiğinde babanne
dede : hergün işten eve gelince cebinden çuku çıkan insan
hala : tasarrufa gerek yok özel bi insan sonuçta :P
nen nen : hayır, olmaz, istemiyorum, gelmicem, gitmicem gibi bilumum olumsuz ifadeler için kullanılır
ok : yok
doodudoodudoodu : kısaca su doldur. bazen sürahiden bardağa, bazen bardaktan bardağa, bazen bardaktan şişeye :S
digı : beni kucağına alır mısın
ko ko ko : koş, kaç, aslında yakala :)
ka : kalem, kağıt, kaşar, kaşık, çatal, bıçak :)
ku : kuş, Kuran
ani :  kah yerde oturup bacak bacak üstüne atmak suretiyle saklanan, kah iki elini yumruk yapıp kendince yerlerini karıştırdıktan sonra bulunması istenen nesneler için sorulan soru.
ci : ceviz
day : çay
buun : araba, uçak, motor, bisiklet gibi tekerlekli araçlar. kastedilen şayet araba ise akabinde muhakkak "dede" kelimesi eklenmeli. zira dedenin arabası var bilmeyen kalmamalı.
genişletilmiş ikinci baskı çok yakında ;)

10 Mart 2011 Perşembe

aşk herşeyi affederse

Marmara Üniversitesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı “Anabilim Dalı konferansları” çerçevesinde bu hafta Prof. Dr. Erol Göka ve Prof. Dr. Kemal Sayar’ı ağırlıyor.
Tarih: 11 Mart 2011, saat: 13:30
Yer: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kültür Merkezi Konferans Salonu.

1 Mart 2011 Salı

elveda...

blogger kapatılıyomuş. daha neler yazacaktım halbusem :P




edit: bu kadar da çabuk açılacağını tahmin etmemiştim yau.. çok da yazasım yokmuş hani :)

26 Ocak 2011 Çarşamba

keşke filmin adını da hatırlayabilseydim...

- basit olmak her zaman o kadar da basit değildir.
- basit olmamız gerekmiyor. kompleks yaratıklarız. basit insanla gerizekalı arasındaki sınır nerede söylesene?
- bunun basit bir cevabı yok.
- kızkardeşim kavgaya ne gerek var diyor. sadece aptallar hayatı zorlaştırır. problem yaratan şeylerden uzak durun. gaz sobası odun sobasından iyidir. sadece düğmeyi çevirirsin. daha güvenli daha kolay.dünyadaki en basit adamla evli. onun için hayatınınerkeği. adam kekeme."Mmmmmarie.." bu ona göre bi aşk şarkısı
- anlayabiliyorum ismine melodik bir hava veriyor.
....
 - bana jasper johns'un kolasını hatırlattı.yani bir objeyi alırsın onu müzeye koyarsın ve insanların ona bakış açısını değiştirirsin. artık önemli olan obje değil bizim onu algılayışımızdır. bana doğru gibi geliyor.
- adın jasper johns ise bunu yapabilirsin.
- adın marie ise de bunu yapabilirsin. yani kocasına bakışı onun değerini değiştiriyor. şu selvilere bak. çok güzeller, eşsizler. birbirinin aynısı iki selvi görmen imkansız. çok yaşılar, bana birisi onların bin yıllık olsuğunu söylemişti. orjinallik, güzellik, işlevsellik, sanat eserinin tanımı.  tek fark, onların bir galeride değil de dışarıda, arazide olmaları. hiç kimse onlara yeterince dikkat etmiyor.
- bu iyi fikirmiş. neden kitabına koymadın?
- tek bir kitapta herşeyi birden koyamazsın. başka bir kitaba koymayı denerim olur biter. "selviler ve sanatın anlamı"... belki de koymam..

22 Ocak 2011 Cumartesi

incelikler yüzünden...

tarih: 19 ocak 2011
yer: farabi hastanesi 208 no'lu oda
esas kız ameliyattan çıkalı henüz bir kaç saat olmuştu. bir gün önceden yatışı yapıldığı için odasında sıkılmasın diye yanına aldığı 'yol hali' başucunda. ameliyata gireceği için tedirgindi muhtemelen. belki de onun için okunmamışların arasından bu kitabı seçmişti.. ameliyata girerken kapanan gözleri bir daha açılmayabilirdi zira. operasyon esnasında yanında olacak doktor abisi "basit bir operasyon ama her ameliyatta komplikasyon tehlikesi vardır sonuçta.. sen duanı yap" demişti şakayla karışık. ameliyathaneyi göremeden, narkozu bekleyemeden, sakinleştirici ile kapanan gözleri ameliyattan çoook sonraları odasında açıldı. ne oldu ne bitti hiç bir şeyi hatırlayamıyordu esas kız. ne ameliyata girişini, ne ameliyat çıkışı onu bekleyen onlarca akrabasını, ne odasına götürülüşünü, ne üstünü değiştiklerini, ne hemşirelerin sözlerini, ne de annesine neredeyse elli kez sorduğu aynı soruyu... 
bilinci yerine gelip gözlerini açtığında yarı gülümseyen yarı tedirgin bakışlarla ona çevrilmiş ne çok göz vardı etrafında. yüzünün solgunluğunu anlamak için aynaya bakmasına gerek yoktu. karınca incitme konusunda bile başarısız olan amcasının kendisini görebilmek için hastane güvenliği ile girdiği tartışmayı duyunca biraz gururlanmıştı sanki. esas kızın çıkmak bilmeyen tansiyonuna 'çikolata çözümü' bulan babası, "sen kaç gündür çikolata yiyemedin ondan tansiyonun düzelmiyo" deyip ona bir çanta dolusu çikolata getirmişti en güzellerinden.. yarasının acıması pahasına doya doya güldü bu esprili jest karşısında esas kız.
kalabalık el etek çektiğinde çöken yorgunlukla uykuya dalmıştı.. uyandığında başucundaki kitaba bakmış, üzerinde bir not olduğunu farketmişti. eski ama eskimeyen, uzak ama hep yakın, ne kadar az görüşsede hergün yanında hissettiği, aralarında enteresan bi dostluk bağı peyda olan lise sonda gittiği dersanede tanıştığı sıra arkadaşı sezen'di notun sahibi.. adını yazmasına gerek bile yoktu aslında, o notun sahibinin kim olduğunun anlaşılabilmesi için.. bir sürü işinin arasında esas kız uyurken gelmiş, uyandırmaya kıyamamış, not yazmış, hediyelerini bırakmış ve gitmişti. çok düşündü esas kız sonraları... o güzel gülen güzünü görse mi daha çok mutlu olurdu, yoksa ömür boyu saklayacağı notunu gördüğünde mi daha mutlu oldu? bu sorunun cevabını hiç bir zaman öğrenemeyecekti belki ama gecenin bir yarısı arayan yumoşunun teselli sözcükleri kadar, elfiyasının sürekli gelişmeleri takip etmek için arayıp sormaları kadar, birsürü arkadaşının bütün akrabalarının ameliyat öncesi ve sonrası her gün onlarca kez arayıp ziyaret etmeleri kadar mutlu etmişti esas kızı o not. 
esas kız güzel teşekkür edemezdi hiç. minnettarlığı söze dökemezdi. ama onu Yaratan yaptığı duaları çok iyi bilirdi...

27 Aralık 2010 Pazartesi

bir zamanlar...

çook zamanlar önce.. bugün...

13 Aralık 2010 Pazartesi

dedi ki;


Başımla gönlümü edemedim eş;
Biri yüz yaşında, biri yirmi beş.
En sonunda sardı bacayı ateş;
Varlığım arada kaynadı gitti...

Başım dedi: Dinlen; gönlüm dedi: Koş!
Başım dedi: Durul; gönlüm dedi: Coş!
Başım yüreksizdi, gönlüm başıboş;
Varlığım arada kaynadı gitti..